Olumlu
veya olumsuz, anlamları uzun uzun tartışılabilecek bir konudur sabır. Dünya
halkı sabırsız artık. Hem tahammül sınırımız oldukça düşük, hem de beklemek
istemiyoruz.
Beklemek…
Ne kadar da sıkıcı bir eylem. Bir an önce olup bitmesini istediğimiz şeyler
için beklerken, kendi içimizi kemirdiğimiz zamanlar yaralar ruhumuzu. O bir
anda geçip giden zaman beklerken acımasızlaşır, geçmez, gitmez. Zamanın
göreceliliğini zorla kabullenirsiniz.
Peki
ya tahammül sınırlarımız? Kimse kimseye karşı sabırlı olamıyor. Alışveriş
merkezinin otoparkında bile, birbirlerini parçalamak üzereler insanlar. Gezip
eğlenmeye gittiğimiz yerlerde bile, bu derece negatif elektrik yüklü olacaksak
nasıl sakinleşeceğiz? Yavaş yavaş boğuluyoruz kalabalıkta. Yorgunluk ve yüksek
ses dalgaları yıprattı sakin zihinlerimizi.
Bir
de sabrediyor olmanın yarattığı sabırsızlık var ki, en fenası. Şu ünlü Matruşka
bebekleri gibi bu konu. Meşguliyetin, yorgunluğun ve beklemekten sıkılmanın
yarattığı gönül yorgunluğu, kimseyle paylaşılmaması gerekecek kadar fena.
İnsanın iç organlarını eriten bir zehir gibi.
Sabrımın
zorlandığını hissettiğimde kendine çözüm üretemeyen biri olarak, çözümü nedir
bilmiyorum. Elimde bir sihirli değnek olsa, anında sonuç alabilmek için
kullanırdım. Stressiz bir hayat, güzel geçen bir gecenin uykusu gibi.
Sihirli
bir değneğimiz olsa…