1 Mayıs 2012 Salı

Eski İstanbul

,
Eski fotoğraflara baktığımda, şimdilerde yüksek binalar ile çevrili arazilerin boşluğunu çok yadırgıyorum. Sürekli kalabalıklaşan bu şehrin yüzü her yıl değişiyor.

Şimdilerde denizin yanından geçmek istemediğimiz semtlerde, eskiden yazlıklar varmış. Koşarak kaçtığımız İstanbul’un farklı semtlerinde yazlık ve kışlık evlerde geçermiş hayatlar. Şehir büyüdükçe ve yakın şehirlerle sınırlar birleştikçe kirlenmiş. Kirlendikçe de büyümüş. Hava ve gürültü kirliliğinden kaçıyoruz. Tatil yapmak için kısa süreli göçler yaşıyoruz.

Kuralları da değişmiş İstanbul’un. Yalnız yürünemeyecek saatler var artık. İnsanların başına bir iş geldiğinde, olana üzülmek yerine “Ne işi vardı orada o saatte?” diyerek yargılama yapılıyor.

Eski zamanı anlatan romanlarda ve resimlerde görülen şehir İstanbul değil sanki. Bilenler bilir, Kadıköy’de bir Bahariye Caddesi vardır. Annemin gençlik fotoğraflarında burayı ilk gördüğümde tanıyamamıştım. Sağı ve solu boş olan o büyük yokuşta şu an adım atmaya yer yok. Bunu gibi kim bilir kaç örnek…

Ve deniz… İstanbul halkının içini acıtan en önemli unsurdur kirli deniz. Pek güzel sayfiye yerleri olan Prens Adalarında da denize girilemiyor artık. İnsanlar yerine kirliliğin ürettiği deniz anaları keyif yapmakta. Kendi kendimize kirletip tükettik.

Sokakları denize çıkan semtlerin naif taraflarını özlemekteyiz.

0 yorum to “Eski İstanbul”

Yorum Gönder

 

Kağıttan Bardak Copyright © 2011 | Template design by O Pregador | Powered by Blogger Templates